Bir de İyi Haber: Hastanın Gözyaşı Virüsü Taşımıyor Mu?
Sevgili Meslektaşlarım,
Bundan bir kaç gün önce Genel Başkandan başlıklı bir yazıyı TODNet forumda paylaşmıştım. Orada American Academy of Ophthalmology (AAO)’ den alıntı ile hastalarda konjonktuvit oranının %1 civarında olduğunu, konjonktuviti olmayan hastalarda ise gözyaşının virüs yaymadığının belirtildiğini yazmıştım. Ancak aynı AAO göz doktorlarına uyarılarında, aeresol yoluyla yayılmayı önlemek adına gözyaşını etrafa sıçrattığı için air-puff tonometre kullanmamayı öneriyordu. Madem öyle eğer ki gözyaşında virüs yoksa bu önleme ne gerek vardı?
Bu pandemiye son derece hazırlıksız yakalanan, COVID-19 virüsüyle ilgili deneyimi çok az olan dünya tıbbının, bu tür hipotetik yaklaşımlarla sıklıkla çelişkili durumlara düştüğünü görmek esasında gayet normal karşılanmalı. Tabii kanıta dayalı bilgiler geldikçe örnekteki varsayıma dayalı yaklaşımların da giderek azalacağını öngörebiliriz.
Bahs ettiğim konu ile ilgili çalışma COVID-19 pozitif olan hastalarda Singapur’da yapılmış ve Rupesh Agrawal tarafından bildirilmiş1. Kaynak yine AAO. Ben yazıyı önce Healio Ocular Surgery News’den okudum. Çalışmada başlangıç semptomları olan, genellikle hastalığın ilk 20 günündeki 17 COVID-19 pozitif hastasından, Schirmer test şeridi ile semptomların başlamasını takip eden 3 ila 20. günler arasında çok sayıda örnek alınıp çalışılmış. Hastaların biri dışında hiçbirinin göz semptomu yok, sadece bir hastada konjonktuvit ve kemozis var. Alınan örnek sayısı toplam 64 (1. Haftada 12, ikinci haftada 28 ve üçüncü haftada 24 örnek). Reverse Transcription- Polymerase Chain Reaction (RT-PCR) ile yapılan testler nazal ve farengeal örneklerde pozitif iken tüm gözyaşı örneklerinde negatif bulunmuş.
Bu çalışma şu anda birinci isim Ivan Seah Yu Jun olarak Ophthalmology dergisi tarafından 21 Mart 2020 tarihinde basım için kabul edilmiş durumda1 (Yazının dergiye gelişi 19 Mart 2020) (https://www.aaojournal.org/article/S0161-6420(20)30311-0/pdf)
Çalışmanın tartışma bölümü okunduğunda niçin böyle olduğuna dair dikkate değer açıklayıcı bir fizyopatolojik mekanizma görülmüyor. Sadece SARS-CoV-2’nin hücreleri enfekte etmek için bağlandığı ACE2 reseptörünün kornea ve konjonktiva hücrelerinde olup olmadığının bilinmediği söyleniyor.
Bugüne kadar virüsün vücuda 3 giriş kaynağı; ağız, burun ve göz olarak bildirilmiştir. Yani göz önemli bir giriş kapısıdır. Ancak bu çalışma başka geniş çalışmalarla da doğrulanırsa göz ya da gözyaşı bir çıkış kapısı değildir sonucuna varılacaktır. Bu tabii her gün göz muayenesi yapan, ister istemez biyomikroskopik muayene sırasında gözyaşı salgısı ile temas etme riskine sahip meslektaşlarımız için iyi bir haber olacaktır.
Bence nazofarenkste bulunan virüsün niçin gözyaşına gelemediği de gelecekte araştırma gerektirecek bir başka bilimsel merak konusu olacaktır. Burada gözyaşı kompozisyonu (antikorları, lizozimi, virüsün zarf yapısını bozacak su içeriği, pH’ı vs.) ya da nazolakrimal sistemin yukarı doğru akışı engelleyen valv yapısı rol oynuyor olabilir mi? Bunların cevapları eminim çok uzun bir süre geçmeden alınacaktır.
Bizleri az da olsa rahatlatacak bu bilgileri sizlerle paylaşmak istedim. Yine de bu bilgiler daha geniş çalışmalarla doğrulanana kadar bizler ihtiyatlı olmaya devam edelim.
Sevgilerimle,
Kaynaklar:
1. Ivan Seah Yu Jun, MBBS, Danielle E. Anderson, PhD, Adrian Eng Zheng Kang, BSc, Lin-Fa Wang, PhD, Pooja Rao, MBBS, Barnaby Edward Young, MB, BChir, David Chien Lye, MBBS, Rupesh Agrawal, MD. Assessing Viral Shedding and Infectivity of Tears in Coronavirus Disease 2019 (COVID-19) Patients
Derleyen ve Hazırlayan: Prof. Dr. İzzet Can