İtalyan Meslekdaşımızın Aktardıkları

Massimiliano Serafino Milano San Giuseppe Hastanesi’nde çalışan bir pediatrik oftalmologdur. World Society of Pediatric Ophthalmology websitesinde yayınlanan röportajından çevrilmiştir.

“Amerikalı meslektaşlarım “Max, eğer geriye dönüp değiştirme şansın olsaydın, neyi farklı yapmak isterdin” sorusunu sorduklarında” cevap vermeden önce kısaca tarihi hatırlatmak gerekir. İspanyol gribi, 1918 de dünyada 50 milyon insanı öldürdüğünde kaynağı bilinmiyordu. O tarihte, enteresan bir şekilde, İtalyan hükümeti insanlara maske kullanmalarını ve birararaya gelmekten kaçınmalarını söyledi ve askeri kampda askerlerin yayıldığı alan genişletilip, kalabalık azaltıldığında hastalığın tümü ile kaybolduğu farkedildi. 1957 yılında Asya gribinde, yaklaşık 1 milyar kişi enfekte oldu ve 2 milyon kişi hayatını kaybetti. O dönemde İngiliz sömürgesi olan Hong Kong da yaşayan 250.000 kişi tedavi oldu ki bunlardan biri de ö dönemde 13 yaşında olan babamdı. Onun kurtulması sayesinde ben size bugün bu satırları yazabiliyorum.

1968 yılında Hong Kong gribi 250 milyondan fazla kişiyi etkiledi ve yaklaşık 1 milyon kişi hayatını kaybetti. İspanyol gribi dışındaki tüm bu pandemiler Çin’den başladı ve “Mao aksırdığında, dünya hastalanır” sözüne neden oldu. İtalya’da 21 Şubat’da başlayan COVID-19 salgını birçok kişinin etkilenmesine ve ölmesine neden oldu, esas vahim olanı bu olguların %70’nin benim çalıştığım hastaneninde yer aldığı, küçük bir alanda, Lombardy bölgesinde yoğunlaşmasıydı. Sayılar daha önceki pandemilerle kıyaslandığında daha küçük gibi görülebilir ancak sayıların sakladığı bir şey, pozitif testi olanların %10’unun yoğun bakım gerektirmesi ve hastalığın yaklaşık %50 oranında asemptomatik seyretmesidir. Yani tüm topluma test yapılırsa çok daha fazla sayıda pozitif sonuç olacaktır. Bu nedenle İtalya'daki hastaların %10’u yoğun bakımda dendiğinde bu orta, ağır ve şiddetli semptomları ve pozitif testi olan hastaların %10’u anlamına gelmektedir, asemptomatik veya hafif semptomları olanları ve test yapılmamış olanları yansıtmamaktadır. Tedavinin spesifik olmamasından dolayı yoğun bakım ünitesinde kalış süresi yaklaşık 2-3 haftadır. Bu durumda bardağın dolu tarafını görmek istersek hala “sayılar o kadar da yüksek değil” denebilir ancak gözardı edilen nokta kısıtlı zaman diliminde yoğun bakım ünitelerine yatması gereken yüksek hasta sayısıdır. Yatak ve kalifiye eleman sayılarının kısıtlı olması sağlık sisteminde krize neden olmuştur ve doktor ve hemşirelerde (benim bölgemde yaklaşık 500 kişi) enfekte olduklarından, göz doktorları dahil tüm uzmanlar yardıma çağrılmıştır. Bu dönemde yerel hükümet her gün kaynak bulmak için büyük çaba göstermiş, Milano Fuar alanı hastaneye çevrilmiştir. Merkezi hükümet okulları, üniversiteleri, sinemaları, tiyatroları, barları, restoranları kapatmış ve insanlara en az 1 metre mesafeyi korumalarını ve toplu aktivitelerden kaçınmalarını istemiştir. Bunların yeterli olup olmadığını bilmiyoruz, zaman içinde göreceğiz, ancak başka bir şey de yapamıyoruz.

Politikacılar COVID-19 un “önemsiz etki”ye sahip olacağını söylediklerinde acı ile gülümsüyorum, İngiliz Başbakanının tarihten ders almadığı gibi şimdide Çin, Güney Kore ve İtalya’da olanlardan ders çıkarmamasına kızıyorum.Dünya bugün hızlı koşuyor ancak virüsler daha hızlı. Çok daha uzak olduğumuz için 1918’i unutabiliriz, ancak 2015’de Bill Gates’in “Çocukluğumda nükleer savaş bizi korkuturdu, bugün en büyük muhtemel yıkım o değil artık. Gelecek yıllarda eğer bir şey 10 milyon kişiyi öldürürse bu büyük ihtimalle çok bulaşıcı olan virüs olabilir. Silahlar değil ama mikroplar” dediğini hatırlayalım. Tüm bu nedenlerle, Güney İtalya’da yaşayan 75 ve 76 yaşlarındaki annem ve babam için endişe ediyorum. Hastaneden eve geldiğimde, virüsü getirip eşimi enfekte etmekten korkuyorum, birbirimizi öpmüyoruz, birbirimize dokunmuyoruz. Yani, hayatımız, herşey kısa sürede çok değişti. Sonuç olarak neyi değiştirirdim; tarihi dinlerdim ve tarihten ders alırdım. Salgınların eninde sonunda ülkenize de ulaşacağını anlar, Çin’de olanları değerlendirip, alınabilecek en uç önlemleri çok daha erkenden alırdım. İtalya'nın yüksek topuklu botlarıyla takılıp tökezlemesine, düşmesine izin vermez, hemen ona bir baston verirdim.

Hazırlayan ve Düzenleyen: Dr. Huban Atilla